10 Nisan 2012 Salı

Sanal, kirli dünyalarımız...


Milletçe tepki göstermeyi çok seviyoruz. En iyisini zaten ben bilirim temalı sohbetlerin tepe noktasındayız ne zamandır. Özellikle internetin ve sosyal platformların hayatımıza girmesiyle yazınsal tepkilerimiz ayyuka çıkmış durumda. Şimdi hatırlıyorum da bir çok arkadaşım “İnternet Sansürü”‘nün duyulmasıyla birlikte duvarlarını “İnternetime dokunma” temalarıyla doldurmuştu, özgürlüğün içindeki tutsaklığı görmezden gelerek! Sonra başka bir konu, sonra aynı tadı aldığın sanal bir boykot. Her gün başka bir isyana sırdaş oldu internet siteleri. Hepimiz sevdik bu sanal mecrayı, dokunmaya çalıştık kendimizce, hakkını verdik duyarlı vatandaş olma imzasının.
Deprem oldu yardım çağrılarında bulunduk, şehitler verdik “Vatan sağolsun” çığlıkları attık. Ülkeler arası gerilimlerin içinde hepimiz politikacı, hepimiz Başbakan, Cumhurbaşkanıydık. Ermeni soykırımına tepki gösterdik, ölen ermeniye gebersin diyebildik.
Biz çok sevdik yani bu sanal sosyal sorumluluk işlerini…Hepimizin işi oldu sosyal paylaşım sitelerinde bir şeyler karalamak, isyanımızı dışa vurmak!
Tepki aracı görmeyi bir yana bırakırsak çok da eğlendik. Harika eğlenceli şarkılar paylaştık, eski sevgilerimize acıklı şarkılarla dön çağrılarında bulunduk, photoshoplu bir kaç fotoğrafımızla az havalar atmadık, az canlar yakmadık. Fotoğraf albümlerimiz oldu çoğumuzun adını “dostlarla muhabbette” koyduk. Yalan dünyanın gerçeklerini bir kenara bırakıp klavyelerle seviştik.!
Ve bir zaman geldi görmezden geldiğimiz kıstaslar bir bir yüzümüze çarpmaya başladı. Çok yalnızlaştık, çok!
Sabahın kör vaktinden başlayıp, gecenin en dipsiz karanlığına kadar abuk subuk paylaşımlarda bulunduk ama bir dostumuza merhaba diyemedik. Konuşmayı hayatımızdan çıkardık çok önceleri. Oynadığımız boktan oyunlardan fırsat bulup bir kahveye yer veremedik. Hep çok meşgulüm havalarındaydık, “en komik resimler” grubu çok daha önem kazandı bilinçaltlarımızda. Cool insan profilinin altında aslında yapayalnız olduğumuzu yüzümüze vurmaya başladığında girdiğimiz sanal testler, hayatlarımıza bahaneler sıralamak için hiç gecikmedik. Evet, evet ben de oradaydım herkes gibi hızlıca tükettim teknolojinin dijital renklerini…
Yararlarıda çoktu tabiki bu dünyanın. Mesela akrabalarımızdan heybetli, karakterli “Nazmi Amca”‘nın tam bir sapık olduğunu öğrendik. İlkokul arkadaşımız “Ayşe’nin ağlak, koca delisi olma yolunda hızla ilerlediğini ya da. Acemi dünyalarının, olgun gerçeklerini görmezden gelerek eklediler yaşanmışlıklarını sanal duvarlarına.
Şimdi ben uzun zamandır düşündüğüm şeyleri paylaşmak istiyorum sizlerle. Benim de tepkim tamda bu konunun ortasında çünkü…
Sesimi duymadan, dokunmadan varolan bütün paylaşımları es geçiyorum hayatımda. Umrumda değil hayatlarınıza soktuğunuz meşguliyetleriniz. Zaman tünelleriniz, oyunlarınız, silik fotoğraflarınız, dıştan bakılınca çok duyarlı vatandaş olma telaşlarınız… Ve daha fazlası…
Hâla “işten, güçten fırsat bulamıyorum dostluklara” diye hayıflanabiliyorsan bana, o çok özgür dünyanın lanetli tutsaklığında kalmaya devam et! Ve lütfen orada kal!

Hiç yorum yok: