23 Ekim 2012 Salı

Bayramlık suratlar...




Ne zamandır yazmak istiyorum fakat elim bir türlü gitmiyor klavyeye, arada oluyor bu bana. Kendimle yüzleşmek istemediğim anlarda o içe dönüş kısmının sancılı durumundan kaçıyorum sanırım, bilemiyorum.
Bugün de öyle, Allah ne verdiyse takılalım diye geldim. Belki en boktan, en aciz halimi ortaya sermek için ya da sessizliğimi sizinle paylaşmak için. Adını sen koy artık okuyucu arkadaş.
Mutlu bayramlar..
Yaşlı teyzeler gibi başlamayacağım “ahhh, ahhhhh nerde o eski bayramlar” diye. Zira, o teyzelerin özlediğinin bayram olmadığını hepimiz biliyoruz nihayetinde. Gençliklerini, uzanmaya çalıştıklarını, dostluklarını, sevdiklerini özlüyor onlar.
Ve bende…
Sevmiyorum ben artık bayramları…. Çünkü o günün bayram olduğunu hatırlatacak bir el yok . Öptüğüm ellerde karmaşık bir ego hassasiyeti.  Büyüdün sen diyor bir ses, büyüdün. Bayram çocuklara….
Çocuk olmak da istemiyorum ki ben. Belki bir dokunuş, belki bu bayramda iyiki yanımızdasın sesi. Var olduğunu hissetmek. Huzurlanmak…
Ne dersin okuyucu arkadaş çok mu hayale düştüm ben? Çok zor kabullenişler mi istedim? Artık bayramları sevmiyorum diye ben yine hata mı ettim…?
Bu bayram da ben en ucuz maskemi takıp gülen gözlerimle selamlayacağım öpülecek elleri. Şekerler dağıtıp şekerli yalanlar söyleyeceğim. Sonra yeniden, sen yoksun diyecekler yoksun.  Bayramlar çocuklara…!